Diyanet İşleri Başkanlığı 43. İl Müftüleri İstişare Toplantısı sonuç bildirgesi yayımlandı. İfade
Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen 43. İl Müftüleri İstişare Toplantısı sonuç bildirisinde, “Siyonistlerin Gazze’de işlediği cinayetlere ve soykırıma karşı duyarsız kalmak, zalimlere doğrudan veya dolaylı destek vermek büyük bir günahtır ve affedilmez bir insanlık suçudur.” ” Terim kullanıldı.
Antalya’da düzenlenen 43. İl Müftüleri İstişare Toplantısı sonuç bildirgesi yayımlandı.
Bildirgede, bugün dünyanın sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik ve ahlaki açıdan büyük krizlerin kuşatması altında tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşadığı belirtildi.
Bildirgede, insan hayatının, onurunun ve hukukunun hiçe sayıldığı, güçlünün zayıfı ezdiği, kan donduran görüntülerin yürekleri dağladığı bir gündemin olduğu belirtiliyor. “Bu durum, insanlığın İslam’ın evrensel değerlerine, hukuk ilkelerine ve üstün ahlak anlayışına muhtaç olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.”
Bildirgede, “Son iki asırdır savaşa, teröre, kana, gözyaşına ve yoksulluğa maruz kalan İslam dünyası, kendi inanç ve medeniyet değerleri temelinde güçlü ve etkili bir duruş geliştirememiştir. Bu nedenle İslam’ın hayat veren gerçeklerini ve evrensel mesajlarını insanlığa ulaştırmakla yükümlü olanların “Öncelikle zihinsel, duygusal ve entelektüel parçalanmalardan kurtulmaları gerekiyor.” denildi.
“İsrail’in Filistin’de uyguladığı vahşetin arkasında kirli siyaset var.”
Siyonist İsrail’in Gazze’de binlerce masum sivili benzeri görülmemiş sistemlerle, dünyanın gözü önünde vahşice katlettiğinin belirtildiği bildiride, şu ifadelere yer verildi:
“İsrail’in Filistin’de uyguladığı bu vahşetin arkasında çarpık bir din, batıl bir inanç ve sapkın bir ideolojiden beslenen kirli bir siyaset vardır. Öte yandan Siyonistler, Allah’ın kendilerine vaad ettiğine inanır ve ‘vadedilen dünya’ kavramıyla konuşurlar. “Fethedilen bir coğrafyayı ele geçirip orada cennette yaşamanın hayalini kuruyorlar. Gasp ettikleri Filistin topraklarında 75 yıldır kanla beslenen Siyonistlerin ne yaptıklarını anlamak ve buna göre çaba geliştirmek için, söz konusu batıl tasavvurun ve zihinsel sapkınlığın mutlaka dikkate alınması gerekir.”
Bildirgede, Gazze, Kudüs ve Filistin’in Müslümanlar için iman ve onur meselesi, insanlık için ise ahlak ve vicdan meselesi olduğu vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
“Siyonistlerin Gazze’de işlediği cinayetlere ve soykırımlara karşı duyarsız kalmak, zalimlere doğrudan veya dolaylı destek vermek büyük bir günahtır ve affedilmez bir insanlık suçudur. Nitekim yüce dinimiz İslam bize zulme ve zalimlere karşı durmayı, zalimlere karşı durmayı öğretir. Kim olursa olsun mazlumların yanında yer alın ve ihtiyaç sahiplerine el uzatın.” “Diyanet İşleri Başkanlığı kötülük ve adaletsizlikle mücadeleyi en güzel şekilde ihmal edilemez bir insanlık görevi olarak sunmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı bu anlayışla mazlumların refahı için tüm imkan ve üyeleriyle çalışmaya devam etmektedir. Başta Filistin halkı olmak üzere tüm dünyada mağdur edildi.”
“Dünyanın her yerinde Filistin’e destek gösterilerinin olması umut verici.”
Hz. İbrahim’den. Bildiride, Muhammed’e kadar pek çok peygamberin memleketi olan Kudüs’te, tüm peygamberlerin kutsal hatıralarının saygısızca ihlal edildiği belirtildi. Karanlığa mahkum edildiği kaydedildi.
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Her türlü insani değere saldıran küresel Siyonist örgütün durdurulması ve insanlığın ortak geleceğinin korunması için birlikte kararlı bir çabanın sürdürülmesi önemlidir. Bu bağlamda Filistin’e desteğin tüm dünyada büyük bir hassasiyetle gösterilmesi önemlidir. Zulüm ve adaletsizlikle yüzleşmek elbette insanlığın geleceği açısından önemlidir.” “Umut vericidir. İnancı, ırkı, dili, kültürü ne olursa olsun vicdan sahibi herkesin, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, aktivistlerin, sanatçıların ve politikacıların bu duruşu her platformda desteklemesi insanlık onurunun bir gereğidir.”
Bildirgede, İslam toplumlarını tehdit eden fitneden kurtulmanın yolunun, kardeşlik hukukunu ve Müslümanlar arasındaki bağları güçlendirmek olduğu belirtilerek, şöyle devam edildi: “Çünkü başta Filistin olmak üzere İslam topraklarının özlemini duyduğu barış iklimi, Uzun bir süre ancak Müslümanların birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmesiyle tesis edilebilir.” Güçlü politikalar üretmekle mümkün olacak. Peygamberlik mirası olan Kudüs davası, Müslümanların tüm farklılıklarını bir kenara bırakıp birlikte hareket etmelerini sağlayacak değerli bir fırsattır. Bu nedenle nesillerimizin zihinsel ve manevi dünyalarını Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinde imar ederek, inşa ederek güçlü bir Kudüs bilinci oluşturmak şarttır. ” değerlendirmesinde bulunuldu.
“İnsan, tabiatla ilişkisinde Allah’ın koyduğu kanunlara uygun hareket etmekle yükümlüdür.”
Bildirgede, insanın doğayla ilişkisinde Allah’ın koyduğu kanunlara uygun davranmak ve gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğu belirtilirken, “Yerleşmelerin inşasında ve geliştirilmesinde, doğal afet riski, lokasyon, malzeme ve inşaat teknikleri başta olmak üzere gerekli tüm iş ve süreçler söz konusu kurallara uygun olarak yürütülmektedir.” Planlama bu sorumluluğun bir gereğidir. Dolayısıyla herkesin bu bilinçle hareket etmesi, yetkisi dahilindeki konularda üzerine düşeni yaparak gerekli tedbirleri alması, her türlü ihmal ve istismardan uzak durması bir kulluk ve insanlık görevidir.” denildi.
Bildirgede, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremin yaralarını sarmak için devlet ve milletin el ele verdiği, tarihte ender bir dayanışma ve işbirliği örneği sergilendiği belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Bu süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı tüm mensuplarını ve kaynaklarını seferber ederek milletimizin hizmetine koşmuştur. Teşkilatımız büyük bir hassasiyetle ve büyük bir özveriyle yürüttüğü hizmet ve faaliyetlerini, açıkta kalan şehirlerimizde sürdürmektedir. Deprem sonrası afetlere. Afetlerin yol açtığı kişisel ve toplumsal hasarların onarılmasına olan inanç da var elbette.” “Dahası, motivasyon ve umut çok değerli. Bu bağlamda afet mağdurlarının yaşadıkları acı ve kayıpları gerçek anlamda anlayabilmelerine, maddi ve manevi krizleri atlatabilmelerine yardımcı olmada din ve manevi rehberlik hizmetlerinin iyileştirici boyutu da göz ardı edilemez.”